Translate

2 Eylül 2011

BU ŞEHİRDE ÇOK "ACI" VAR!



Urfa'ya gittiğimiz gece fena halde hayal kırıklığı yaşadık. Çünkü bu kadar modern, gelişmiş, kocaman bir şehir beklemiyorduk. Gece konaklayıp sabah erkenden Harran'a gitmeye karar verdik. İyi ki hemen gitmemişiz, yoksa çok yanlış bir izlenimle dönecekmişiz...


Müthiş güzel bir şehir Urfa.
Özellikle de ara sokakları...
  

Eski Urfa buram buram tarih kokuyor...


Bu taş evlerin hemen hepsinin geniş avluları var. Meraktan ölüyoruz..


En sonunda birisinin kapısını çalıp içeriye giriyoruz...
Bu geniş avlulu evlerde kuma, gelin, damat, torun, torba hepsi bir arada oturuyor...


Urfa'da Hac'a giden herkes kapısına bu tabelalardan asıyor...


Yıldız Sarayı Konukevi Şanlıurfa'nın geleneksel konut mimarisinin en iyi örneklerinden biri...
Urfa'nın en büyük evi olduğu söyleniyor.


Urfa'da adım başı bir konukevine rastlamak mümkün.
Bu konukevinin tam ortasında bir "geniş hayat" (avlu) bulunuyor. 


Konukevi'nin avlusu dışında yazlık-kışlık eyvanları, zerzembesi (kiler), kuş takaları, kuyusu ve develiği de gayet hoş görünüyor...


Burada sıra geceleri yapılıyor. İsteyenler konuk ağırlıyor, isteyenler yatakları serip uyuyor...
Bize çok inandırıcı gelmese de, sıra gecelerinde alkol alınmadığı söyleniyor. İşin tuhafı bütün şehir bunu iddia ediyor. Zaten Urfa'da alkol bulmak oldukça güç, hele de kadınsanız... Tekel bayii ararken gözünüzü dört açmanız gerekiyor. Aldığınız biralar da siyah poşette teslim ediliyor!


Kesme taştan inşaa edilmiş bu binanın 350 senelik mazisi olduğu söyleniyor!


Urfalılar çerez niyetine acı yiyor.


İsotçular Çarşısı'nda binbir çeşit baharat ve yöresel ürünler satılıyor...


Şehre sarı, kırmızı ve yeşil hakim!...


Çok acı var bu memlekette!


Acı ve et yemeye sabah kahvaltısında başlanıyor.


Sokaklara kurulan "açık büfe" kahvaltı masalarında soğan, kırmızı biber, domates, maydonoz ve ciğer veriliyor.


Ciğerler bu tablalarda kesiliyor.


Biz sadece çekmekle yetiniyoruz. Çünkü sabah sabah ciğer yeme fikri bize korkunç geliyor...


Öğlen ve akşam yemeklerinde de mönü neredeyse farksız. Acı ve et ilk sırada yer alıyor...

 

Urfa'da tek alternatif elbette kebap değil. Lebeni çorbası, soğan tavası, kenger aşı gibi yöresel yemekleri de bulunuyor. Tatlı olarak herkes ballı dondurma ve şıllık tatlısını öneriyor. Şıllık tatlısı krebin arasına ceviz ve fıstık koyularak yapılıyor.  
  

Balıklı Göl yakınlarındaki eski çarşı tam bir kültür çeşnisi...


Şanlıurfa'nın sekizi kapalı, biri de yeraltında olmak üzere dokuz çarşısı var.


Özellikle Gümrük Han civarında, Kazaz Pazarı, Sipahi Pazarı, Koltukçu Pazarı, Pamukçu Pazarı, Oturakçı Pazarı, Kınacı Pazarı, Çulcu Pazarı gibi her ihtiyaca uygun bir pazar bulunuyor.




Kavafhane Çarşısı'ndaki küçücük dükkânlarda dikiş makineleri hiç durmadan çalışıyor. Sokak boyunca onlarca erkek terzi kapı önüne çıkardıkları makinalarda kadın kıyafetleri dikiyor...


Kumaşını alıp gelen müşteri, bir-iki saat içinde, kendi ölçülerine göre dikilmiş gömleği, ceketi, şalvarı alıp gidiyor.



Suriye'den gelen bol boncuklu kumaşlar boncukları kırılarak dikime hazırlanıyor...



Kumaşçılar Çarşısında simli, pullu, boncuklu, rengarek kumaşlar satılıyor.

  

Yağlı sürmeli, hızmalı, dövmeli, allı pullu Urfalı kadınlar çok gösterişli takılar kullanıyor.  


Urfa'da kaynanalar ve kayınbabalar gelinlerine akıtma ile frenk bağı denilen gerdanlıklardan takmak zorundalar. Gelinlerde kalıyor mu bilinmez ama bu gösterişli takıların tanesi 15.000 TL.


Urfalı kadınların ve erkeklerin ortak aksesuarları ise el-miherimler...


Kadınlar da erkekler de bu mor eşarplardan kullanıyor.
Erkekler genellikle düz ve açık renkli el-miherimlerden takıyor.



El-miherim kullanmak biraz el alışkanlığı istiyor...





Görgüsüzlükte sınır tanımayabiliyoruz!


Ve Balıklı Göl!


İbrahim Peygamber'in Nemrut tarafından ateşe atıldığı yer olarak bilinen bu göl, Şanlıurfa'nın en çok ziyaretçi çeken bölgesi...


Efsaneye göre İbrahim Peygamber, putlarla mücadele etmeye ve tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından kalenin bulunduğu tepeden ateşe atılıyor. Bu sırada Allah tarafından ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ol" emri veriliyor. Bu emir üzerine, ateş suya odunlar da balığa dönüşüyor.


Her iki gölde de yüzlerce balık bulunuyor ve balıklar kutsal kabul ediliyor.



Balıklı Göl gündüz de gece de çok güzel görünüyor.



Urfa'da konaklamak için en uygun yerlerden biri öğretmenevi. İlla bir yakınınızın öğretmen olması da gerekmiyor. 8 Katlı, 72 odalı öğretmenevinde 24 saat sıcak su bulunuyor. Her gün yeni bir şehir görme arzusuyla geziyorsanız ve ertesi gün nerede konaklayacağınızı bilmiyorsanız bu önemli bir ayrıntı anlamına geliyor!
(Telefonu: 0 414 315 78 73–76) 





Fotoğraflar: Mehtap Doğan + Tülin Semayiş

7 yorum:

Can Şeref dedi ki...

Eline sağlık Mehtapcım, blogundan Gülsüm'ün bloguna yaptığın yorumla haberdar oldum.İnsan benim bloga bir yorum atar da önceden öğrenirdim. Eline sağlık tam belgesel tadında çok hoş olmuş. Fotoğrafları Adobe Premier de birleştir, alta müzik ve seslendirme üste bir iki yazı çekinmeden yayınla valla:))Görüşmek üzere
Ertan

Duygu dedi ki...

vallahi de eline sağlık kuzen!

okurken hem acıktım, hem de yazın ben de gitsem mi o taraflara diye düşünmeye başladım, demek ki yazı bildiğin başarılı olmuş yahu!

ya acaba bu fotoları sayfada daha büyük gösterme şansın yok mu?
hani hepsine tektek tıklayıp açmadan sayfadayken geniş geniş izlesek, negzel olurdu be ya...

E. Mehtap Doğan dedi ki...

Bak bakalım olmuş mu? :) Nasıl da söz dinliyorum!...

Duygu dedi ki...

gözlerim yaşardı yav!

kesin daha iyi olmuş. mesela sayfaya ilk baktığımda kumaşçılar çarşısındaki mağazada gazete okuyan arkadaşın yüzündeki dost canlısı sımsıcak ifadeyi fark etmemiştim!

E. Mehtap Doğan dedi ki...

Çektikten sonra koşarak uzaklaştığım kareden bahsediyor olmalısın!... :]

Unknown dedi ki...

o tablalarda ciğerler kesilmiyor ama. usta ciğeri hazırlarken siz de dürüme koyacağınız soğanı kesip dilimliyorsunuz.

E. Mehtap Doğan dedi ki...

Biz sabahın erken saatlerinde tablaları görünce bunu deneyimleyecek fırsatımız olmadı. Bir de etcil değil otcul olmaktan belki de... Neyse öyle ya da böyle öğrenmek güzel oldu. Teşekkürler..