Nar Foto
HRANT İÇİN...
Hrant Dink anmasında bu yıl Gülten Kaya konuştu,
“İstihbaratıyla, güvenlik birimiyle, medyasıyla artık tanıdığımız korunaklı bir
şemsiyenin altında gayet nizami bir cinayet işlediler” dedi.
...ADALET İÇİN
19 Ocak 2014 / GÜLTEN KAYA
"Merhaba arkadaşlar, Hrant’ın sevgili kardeşleri;
Bizler, 19 Ocak’ta düştük,
kanadık. Neredeyse yüz yıl boyunca hayatlarımızda asılı duran ve devletin
yüzünü asan bir tartışmayı bitirecek olan insanın da buralardan gidişi üzerinden tam yedi yıl geçti.
Bu siyasi cinayetin satrancındaki tüm hamleleri, vezirini,
şahını, piyonunu görebiliyoruz artık.
Kollarını, halkların birlikte,
yan yana, birbirlerine dokunarak yaşama kültürünü oluşturmasına sıvayan Hrant
Dink’in çabasıyla oluşturabileceğimiz mutabakatımıza, ortak yaşam protokolümüze
sıkıldı kurşunlar. Çünkü tam orada duruyordu Hrant.
İstihbaratıyla, güvenlik
birimiyle, medyasıyla artık tanıdığımız korunaklı bir şemsiyenin altında gayet
nizami bir cinayet işlediler.
Bu intizamlı süreçte, derin
yerlerden havalandı kuşlar ve gelip gelip medyanın başlıklarına kondular.
Gördük. Okuduk.
Zamanın içinden geçerken
sabrımızı, metanetimizi, tevekkülümüzü sınadık. Bizler bu sınavı verirken
içimizdeki kuşlar göç etti, yapraklarımız döküldü, Ocak ayında karartıldı
ocağımız.
Adadan uzaklaştı kayığımız ve
sustu içimizdeki şarkılar.
Kardeşimiz Hrant, bizler, burada
olanlar, kardeşlerin ve arkadaşların, tam yedi yıl önce senin
ayakkabılarını giydik ve öyle basıyoruz yere.
Senin muhteşem aklına soruyoruz şimdi; adalet yere
düştüğünde insanlık hangi pusulayla bulur yönünü?
Giderek hantallaşıp budanan,
hareket alanı kalmamış bir hukukla yola nasıl devam edeceğiz derken, yolumuz
parklara düştü. Tarihin zamana boyun eğdiğini gördük, orada aldık senin de
selamını, kumru ve serçelerden. “Gittiler” dediklerimiz parkın ağaçları arasından
gülümsüyordu, o uzun gölgeli gençlere ve çocuklara… Resimlerdeki suretleriniz
bir dokunuşta ve oracıkta canlanıverdi.
İnsanlık ve yurttaşlık adına bir
manifesto yazıldı, herkes gördü.
Hayatlarımızı dilim dilim
doğrayan cüretkârlar!
Acının üzerine tuz eken bu devletin askeri yargısı da sivil
yargısı da merhametten ve adaletten yoksundur artık. Bu cümlemizi koyduk orta
yere, çünkü evlatlarının kahrından ölüyor artık, Roboskî anneleri. O
kahırla öldü Fadime Ayvalıtaş ve Berfo anne. Onların ve Cumartesi annelerinin
bedduası değil, âhı yükseldi gökyüzüne, bu âhı duyanınız var mı? Bu ah
gelip bulacak sizleri, anlamayanınız kaldı mı?
KCK davalarından Alevilere,
avukatlara, gazetecilere, öğrencilerden, gezicilere, LGBTİ haklarından tüm
insan haklarına, topluma yayılan koku ve korkunun kılavuzu kim? Yüzünüzdeki
örtü iyice aralanıyor ve görüyoruz arkasındaki siluetlerinizi. Çünkü bir
yüzünüz bile yok sizin!
Cepheler arasında kendi
mevzilerinize yığınak yaparken sizler, yalanlarınız, ihanetleriniz ve
kırımlarınızla elimizden dünyayı düzeltecek başka çocuklarımızı da aldınız. Ali
İsmail’i, Ethem’i, Abdullah’ı, Mehmet’i, Mustafa’yı, Medeni’yi, Ahmet’i
aldınız. Oğul öksüzü yaptınız anne babaları.
Bu ülkenin evlatlarına hain
pusular kuruldu başka topraklarda, 3 kadın yere düşürülüp omuzlara alındı
Fransa topraklarında, unutmak mümkün mü, ne çok ocağı söndürdüğünüzü. Bunların
da ahı duruyor orta yerde, bir utanç duyanınız var mı?
Plastik mermilerle, gaz
fişekleriyle, gözümüzü çıkardınız. İnsansız uçaklarınızdan insanlara bomba
yağdırarak girdiniz çocukların uykularına. Kolunun altındaki sıcak ekmeğine
attığınız gaz kapsülünden beri bir hastane odasında uyuyor Berkin Elvan. Halkın
cümlesiyle; bunu yapanlara haram olsun uykular!
İkballeriniz uğruna
izanınızı-insanlığınızı kaybettiniz. Yordunuz, kırdınız, kıydınız. İnkar
ettiniz, sizleri belleğimize kazımayı farz kıldınız. Bunları da ekledik tüm
acıların kayıtlı tarihine.
Neresi memleket sizin için,
kimler memleket evladı, hangi dereler sizin oluyor ki parklara, dağlara göz
dikiyorsunuz!
Neyiniz hakkaniyetli, neyiniz
hakikatli sizin?
Bomboş retoriğiniz ve yüz yıllık
reflekslerinizle adlarımızı dahi unutmamızı istediğinizi bizler nasıl unuturuz?
2014 yılındayız, içinizden
tekrar edin lütfen, 2014! Ve komşularımıza kamyonlar dolusu barış demokrasi ve
insan hakkı değil, kamyonlar dolusu silah taşıyoruz! Yani, birbirinizin
gözlerinin içine bakarak birbirinizi öldürün diyoruz onlara!
Bu günahları yıkayacak bir
yağmur olmayacak!
Böyle bir memleket mi ağartsın
yüzümüzü? Bayramı zehir, kandili ışıksız, bahçesi dağılmış, ocağı söndürülmüş
günahsız insanların kuşlar gibi vurulduğu bir memleket mi?
Ömrümüzü sızlatan tüm kayıplarımızla tarih ve yemin
kelimelerini yan yana kullanıyoruz artık. Başka bir adalet yoksa hayatın
adaleti tutacak yakalarınızdan biliyoruz.
Sözün özü; devletin
dürüstlüğünden kuşku duymayan kaldı mı aramızda arkadaşlar?
Hrant Dink Devlet dersinde
katledilmiştir. Hayat ve tarihin bu bahiste bazı cüretkârlara vereceği notu
bilelim ve bu dersi hiç unutmayalım. O kadar iyi bilelim ki bu dersi, bu ders
onlara dert olsun! Hayat onlara ağu olsun, zehir olsun!
Biz burada olanlar ise,
kahırlarımız ve gülüşlerimizle besleyeceğiz insanlık düşümüzü.
Çünkü gülmek, Edip Cansever’in
dizesindeki gibi “Bir halk gülüyorsa güzeldir” bize…
Hrant Dinkin anısı bizi
ıssızlaştırsa da, acısıyla bilgeleşecek, aydınlık aklı ve gülüşüyle
güçleneceğiz!
Selam olsun halkların
kardeşliğine!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder